İklim Değişikliği ve Su Kaynakları - SG Sera Gazı ve İklim Yönetim Danışmanlığı

İklim Değişikliği ve Su Kaynakları

İklim Değişikliği ve Su Kaynakları, küresel ölçekten yerel ölçeğe, sıcaklık ve yağış gibi pek çok klimatolojik faktörlerde meydana gelen değişiklikleri ifade eden genel bir terimdir. Bu değişimler, küresel ısınmaya bağlı olarak meydana gelmektedir.

Örneğin, büyük ölçekte bakıldığında, 20.yüzyılda A.B.D. (Amerika Birleşik Devletleri) daha yağışlı hale gelirken Orta Afrika’daki Sahel bölgesi daha kurak olmuştur. Kaliforniya’da ise bu değişimler Sierra kar kütlesinde azalmaya ve erimeye neden olmakta, bu durum da su kıtlığına yol açmaktadır (WWF, 2019).

Kara ve deniz sıcaklıkları artmakta, yağış davranışları/kalıpları değişmektedir; genel olarak yağışlı bölgeler özellikle kış aylarında daha yağışlı, kurak bölgeler ise özellikle yaz aylarında daha kurak hale gelmektedir. Deniz seviyesinde yükselme, kutuplarda ve dağlık bölgelerdeki buz kütlesinde kayıp, sıcaklık dalgaları, sel ve kuraklık gibi ekstrem hava olaylarının sıklığında ve şiddetinde artış, bitkilerin çiçeklenme dönemindeki kaymalar gibi pek çok değişikliğe neden olmaktadır.

NASA’nın GRACE uydu verilerine göre Antarktika (üst bölge) ve Grönland (alt) buz tabakalarının kütlesi 2002 yılından bu yana azalmakta olup, 2009 yılından sonra kütle kaybı hızlanmıştır (NASA, 2019c). Buz kütlesi kaybının değişim oranı Antarktika’da 127 Gigaton/yıl, Grönland’da ise 286 Gigaton/yıl’dır. Deniz seviyesindeki değişim ise en son 2018 Ağustos ayında yapılan ölçüme göre 87 mm’dir (NASA, 2019d). Değişim oranı 3.2 mm/yıl’dır.

Deniz seviyesi yükselmesinin iki nedeni; buz kütlelerinin ve buzulların erimesi ile denize ilave su eklenmesi ve sıcaklığın artmasına bağlı olarak deniz suyunun genleşmesidir (NASA, 2019d).

İklim değişikliği ve su çok yakından ilişkilidir. Bilim insanlarına göre iklim değişikliğinin en önemli etkileri su döngüsünün bozulması ve su kalitesinin değişmesidir. Dünyadaki su kaynaklarının su döngüsü ile birlikte sabit kaldığı söylenebilir, ancak iklim değişikliği nedeniyle su kaynaklarının dünyada bulunduğu yer ve zaman değiştiği için birçok yerde miktar ve kalite açılarından su kaynaklarının yönetimi güçleşecektir. Günlük yaşamın ve planların hidrolojik sistemlere göre düzenlendiği dikkate alınarak, iklim değişikliğinin içme suyu kaynakları, sanitasyon, gıda ve enerji üretimi üzerindeki etkilerinin anlaşılması büyük önem taşımaktadır.

Dünyamızın sıcaklığı artmaya devam etmesi sebebiyle, su kaynakları üzerinde oldukça olumsuz etkiler beklenmektedir (Water Calculator, 2018). Gelecek birkaç on yıldan sonraki değişikliğin boyutu küresel olarak sera gazı emisyonlarının miktarına ve dünyamızın hassasiyetine bağlıdır (NASA, 2019e).

İklim değişikliğinin su kaynaklarının kalitesine etkisi fiziko-kimyasal parametreler, mikro kirleticiler ve biyolojik parametrelerle izlenebilir. Fiziko-kimyasal temel parametreler sıcaklık, pH, çözünmüş oksijen, çözünmüş organik madde ve besin maddeleri olarak sınıflandırılmaktadır. Mikro kirleticiler; metaller, pestisitler, farmakolojik ürünler gibi inorganik veya organik parametrelerdir.

Biyolojik parametreler ise temelde patojen mikroorganizmalar, siyanobakteriler ve balıklar, yeşil algler, diyatomlar gibi su kalitesi göstergeleridir. Bu parametrelerin su kaynaklarının kalitesine etkisi su kütlesi tipine (nehir, baraj, gölet v.b.) ve su kütlesi özelliklerine (suda kalma süreleri, büyüklük, şekil, derinlik v.b) göre değişmektedir (Delpla;Jung; Baures; Clement & Thomas, 2009).

Değişen sıcaklık, ani şiddetli hava olayları (taşkın, kuraklık, hortum vb.), güneş radyasyonun artması gibi iklim değişikliğinin unsurları su kaynakları içerisinde fiziko-kimyasal değişikliklere neden olmaktadır. Örneğin sudaki oksijen yoğunluğu her 3°C‘lik sıcaklık artışında %10 azalır. İklim değişikliğinin yüzey suyu kaynaklarının kalitesine ve içme suyu arzına etkisi değerlendirilmiş ve içme suyu arzının hem taşkın hem kuraklık risklerinden dolayı sekteye uğrayabileceği sonucuna ulaşılmıştır. Ayrıca suyun miktar olarak azalmasına bağlı olarak içerisindeki çözünmüş madde yoğunluğunun artacağı ve bu nedenle de içme su kaynağının belirlenen içme suyu kalite standartlarını sağlayamayacağı öngörülmüştür .

Su, enerji, tarım ve iklim arasındaki ilişki karmaşıktır. İklim değişikliği, su, gıda ve enerji sistemlerinin güvenliğini tehdit etme potansiyeline sahiptir. Örneğin hidroelektrik santrallerle elektrik arzı iklim değişikliği ile birlikte tehlikeye girebilir. Çünkü iklim değişikliği ile yağışların azalması, bazı durumlarda aşırı yağışların görülmesi, yağışın yıl içerisindeki düşüş zamanının değişmesi hidroelektrik enerji üreten barajların yönetilmesini güçleştirir.

Bir diğer örnek olarak iklim değişikliği ile birlikte gıda güvenliğinin tehlikeye girmesi verilebilir. Bu tehlike aşırı yağışların getirdiği toprak kaybı ve tuzlanma sonucu toprak veriminin kaybedilmesi ya da yağış azlığı nedeniyle sulama suyunun sağlanamaması gibi birçok parametre ile birlikte ortaya çıkabilir.

Pek çok nehir ve aküfer için kalite ve miktar verisinin eksik olması, değişikliklerin değerlendirilmesinde önemli bir engeldir. Yaşadığımız değişimler çeşitli itici güçlere bağlıdır. Bunlardan bazıları; nüfus artışı, arazi kullanımındaki değişimler, göç, kentleşme ve iklim değişikliğidir.

Suyun depolanması ve geleceğin gıda üretiminde önemli payı olan yenilenebilir yeraltı suyu kaynakları hakkında da sınırlı bilgi mevcuttur. Bu nedenle yaklaşımlar küresel değil bölgesel olmalıdır ve mikro ölçekte veri toplanıp modellemeler yapılmalıdır. Uyum stratejileri yerel ölçekte geliştirilmelidir.

Yaşamın vazgeçilmez unsurlarından olan su kaynakları üzerindeki iklim değişikliği etkilerinin belirlenmesi ve uyum/azaltım için gereken tüm çabaların ortaya konması gezegenimizdeki yaşam için hayati önem taşımaktadır.

Sonuç olarak, su kaynakları üzerindeki baskıların nasıl azaltılacağı, mevcut büyüme hızı, değişen su tüketim alışkanlıkları ve artan su talebi karşısında su kaynaklarının yıllar sonrasına tahrip edilmeden nasıl aktarılacağı ve iklim değişikliğinin su kaynakları üzerindeki olumsuz etkilerine nasıl uyum sağlanacağı yüzyılımızın en önemli insanlık sorunları arasındadır.

Ülkemiz açısından önemli olan ana sektörler; içme ve kullanma suyu, tarım ve sanayidir.

Bu sektörlerin iklim değişikliğine karşı alabilecekleri başlıca önlemler kapsamında gerçekleştirilmesi muhtemel uyum faaliyetleri; içme ve kullanma suyu için kayıp/kaçak oranlarının azaltılması, yağmur suyu hasadı, duş ve sifonlarda tasarruflu ekipmanların kullanılması ve evsel atık suların yeniden kullanılması sayılabilir.

Tarım sektöründe; iklim değişikliğine uygun ürün deseni seçilmesi, vahşi sulamadan tamamen vazgeçilmesi ve damla sulama gibi verimli sulama tekniklerinin yaygınlaştırılması, uygun durumlarda kısıntılı sulama uygulanması, organik tarım ve iyi tarım uygulaması olarak sıralanabilir.

Tarımda sulama verimliliği ve çiftçinin bilinçlendirilmesi de önem taşımaktadır.

Endüstriyel tesislerde temiz üretim uygulamalarının yaygınlaştırılması, tesis içi kontrollerin artırılması, sıfır deşarj yaklaşımının yerleştirilmesi ve atık suların geri kazanılarak proses suyu ve benzeri amaçlarla yeniden kullanılması gerekmektedir.