Yutak Alanları ve Rezervuarlar
Biliyoruz ki,21.yy. en büyük sorunlarından biri iklim değişikliğidir. Aslında çevre sorunları yaklaşık 10000 yıl öncesi insanoğlunun yerleşik hayata geçmesiyle birlikte başlamıştır. İnsanoğlu bu dönemde doğayı kendi gereksinimlerine göre değiştirmiş ve zaman içerisinde nüfusun artması, ekonomik ve teknolojik gelişmelerle doğa üzerindeki hâkimiyetini arttırmıştır.
İnsanlığın doğa üzerindeki etkilerinin, ilk sonucu kirlilik olarak baş göstermiştir. Ancak gelişen teknolojiyle doğa tahrip edilmeye başlanmış sonucunda doğanın tepkisi sadece insanların kirlilikleri oluşturdukları bölgeler ile sınırlı kalmamıştır.
Maalesef bu durum içinde bulunduğumuz yüzyılda etkilerini hissettiğimiz sınır aşırı sorunlara neden olmuştur. Bu sorunların en önemlilerinden biri de iklim değişikliğidir. İklim değişikliğini bu kadar önemli olmasının nedeni, sosyo-ekonomik sektörlerin neredeyse tümünde kullanılan fosil yakıtlardır.
Fosil yakıt kullanarak enerji üreten elektrik santralleri atmosfere büyük miktarda sera gazları salınmasına neden olur. Karbon yakalama ve depolama sistemlerinin kurulduğu enerji santrallerinde atmosfere salınan karbondioksit miktarı %80-90 oranında azaltılması hedeflenmektedir.
Karbon azaltım yöntemleri hala araştırılması devam etmekte ve değişen, gelişen teknoloji ile azaltım oranları daha yüksek seviyelerde olması beklenmektedir.
İnsanların gerçekleştirdiği hemen hemen her etkinlikte sera gazı salınımları bulunmaktadır. Endüstri, ormansızlaşma, ulaşım gibi insan etkinliklerinden salınan sera gazları, dünya iklim sisteminin dengesini bozarak küresel iklim değişikliğine neden olmaktadır.
İklim sisteminin değişiminde en önemli etkiye sahip olan doğrudan sera gazlarıdır. Doğrudan etkili olan sera gazlarının oluşum kaynakları; sanayi devrimi öncesi gazlardır. Sanayi devrimi ile başlayan artan sera gazı oranı sıcaklığın yıllar içerisinde yükselmesine neden olmuştur.
İklim değişikliği bölgesel değişim ile kalmaması nedeniyle bu durum küresel yönden zorlu değişim demektir. Peki bu değişime neden olan sera gazı miktarını nasıl azaltabiliriz? Öncelikle atmosferde var olan sera gazı miktarını azaltmaya başlamadan, salınımı devam eden gazları ortadan kaldırmalıyız. Bunun için yutak ve rezervuar olarak iki yöntem kullanılabilir.
“Yutak” kavramı ilk olarak Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nde, “bir sera gazını, bir aerosolü veya bir sera gazının oluşumunda rolü bulunan bir öncü maddeyi atmosferden uzaklaştıran herhangi bir işlem, faaliyet veya mekanizma” olarak tanımlanır.
Yutak Alanları kavramını ilk olarak LULUCF Kılavuzunda altı gruba ayrılmıştır. Bunlar; orman alanları, çayır ve mera alanları, tarım alanları, sulak alanlar, yerleşim alanları ve diğer alanlar olarak ifade edilmektedir. Yutak alanlarının biyolojik döngü potansiyelini sınırlandıran doygunluk, sürekliliğin olmayışı ve insan tarafından kontrol edilebilmesi gibi kendine has özellikleri bulunur.
Yeryüzünde karbonu bünyelerinde tutmaları açısından karasal ekosistemler ve okyanuslar iki önemli yutak alanlarıdır. Karasal ekosistemdeki yutak alanları bilindiği gibi bütün bitkilerin fotosentez yoluyla havadaki karbondioksiti alarak organik madde üretmeleridir.
Bitkiler atmosferden aldıkları karbondioksiti bir dizi kimyasal reaksiyonlarla diğer organik maddelere dönüştürmektedir. Bu dönüşüm ile yaprak, odun, kabuk, meyve, tohum, çiçek ve eterik yağlar halinde kök, gövde ve diğer değişik bölümlerinde karbonu biriktirmektedir.
Havadaki karbondioksitin organik madde haline dönüşmesi, bitkilerin yaprak miktarıyla doğrudan alakalıdır. Bitki yaprak miktarı ne kadar fazla ise o kadar fazla karbondioksiti atmosferden almaktadır.
Aynı zamanda bitkilerin atmosferden aldıkları karbonu bazen yüzlerce yıl bünyelerinde tutmaktadırlar. Çayır-Mera ve tarım alanlarında ise bünyelerinde bağladıkları karbonun bir kısmını bazı kimyasal reaksiyonlar ile toprağa aktarırken, bir kısmını da bünyelerinde tutmaktadırlar.
Tarım alanlarının bünyelerinde tutmuş oldukları karbon, en fazla ürünün hasat edilme zamanına göre üç ay ile bir yıl arasında olmaktadır. Hasat sonrasında ise, bünyelerinde tutmuş oldukları karbonu tekrar atmosfere vermektedirler. Bazı kaynaklara göre de tarım alanlarında biyokütledeki karbon nötr olarak kabul edilmektedir.
Okyanuslar ise, atmosferdeki karbondioksit seviyesinin belirlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Karbon içeren gazlar difüzyon yoluyla okyanus yüzeyi ve atmosfer arasında hareket etmekte ve su bitkileri de fotosentez yapabilmek için sudaki karbondioksite gereksinim duymaktadır. Okyanuslardaki bitkiler de, karbonu tıpkı karasal bitkiler gibi depolamaktadırlar.